Avrupa Birliği 2021'i krizlerin gölgesinde geçirdi
AvrupaAB yönetimi, Kovid-19'la mücadeledeki başarısız politikasının izlerini silebilmek için 2021'de aşı anlaşmalarına ve aşılamalara hız verdir.
Avrupa Birliği (AB) 2021'de yeni tip koronavirüsle (Kovid-19) mücadeledeki başarısız politikaların yol açtığı krizlerin yönetimi, aşılamaların hızlanması, savunmada özerklik ve transatlantik ilişkileri güçlendirme çabaları, Belarus ile sığınmacı gerginliği, enflasyon ve enerji fiyatlarındaki artış gibi konulara yoğunlaştı.
2020'de kısa sürede salgının merkezi ilan edilen AB ülkeleri sağlık malzemesi ihracatına kısıtlamalar getirip, birbirlerine sınırlarını kapatırken AB kurumları etkisiz kaldıkları için eleştirilere maruz kaldı.
2021'nin ilk günlerinde AB'nin gündemi, Schengen bölgesinde serbest dolaşımını garanti altına almak için Birlik genelinde seyahatlerde kullanılmak üzere aşı sertifikası oluşturulmasıydı.
Ancak yılın ilk 3 ayında üye ülkeler bu konuda bölünmüş durumdaydı. Turizm ülkeleri yaz aylarında ekonomilerini canlandırabilmek için söz konusu uygulamaya geçmek isterken Fransa ve Almanya gibi bazı ülkeler ise henüz aşının koruyuculuk süresi gibi bilgilerin net olmaması ve "ayrımcılık" endişesiyle uygulamaya sıcak bakmadı.
17 Mart'ta AB aşı sertifikasında ilk adımı atarak gerekli yasal düzenlemeyi hazırladı, sertifika 1 Temmuz itibarıyla yürürlüğe girdi. Bugüne dek 5 kıtada Türkiye'nin de aralarında olduğu 60'dan fazla ülke sisteme dahil edildi.
Aşı anlaşmalarına hız verildi
Aynı dönemde, aşılama süreçlerini yavaş ilerlettiği gerekçesiyle konuya eğilen AB, potansiyel aşıların alımına yönelik çok sayıda ticari anlaşma yaptı.
Bu çerçevede AB başta BionTech-Pfizer, Moderna, AstraZeneca ve Johnson&Johnson başta olmak üzere çok sayıda firması ile aşı alım sözleşmeleri imzaladı.
AB, opsiyonlar dahil olmak üzere BioNTech-Pfizer ile 2,4 milyar, AstraZeneca ile 400 milyon, Sanofi-GSK ile 300 milyon, Johnson&Johnson ile 400 milyon, CureVac ile 405 milyon, Moderna ile 460 milyon, Novavax ile 200 milyon ve Valneva ile 60 milyon doz aşı almak için sözleşmeler yaptı.
Söz konusu aşıların kullanım onayı almasının ardından özellikle tedarikte sıkıntılar baş gösterdi. AB tarafı nisan ayında aşı alım anlaşmasına uymadığı ve tedariki geciktirdiği gerekçesiyle AstraZeneca'ya karşı Brüksel Mahkemesi'nde dava açtı. Taraflar aylarca birbirlerini sözleşmeye uymamakla itham etti.
Diğer üreticilerden çok sayıda aşı sipariş eden ve teslim alan AB ile AstraZeneca'nın uzlaşması eylülü buldu.
AB, ocak sonunda uygulamaya koyduğu Kovid-19 aşısı ihracatını sınırlandıran mekanizmayla birliğin ön alım anlaşması imzaladığı BioNTech-Pfizer, AstraZeneca, Sanofi-GSK, Johnson&Johnson, CureVac ve Moderna firmalarının AB ülkelerindeki tesislerinde üretilen aşıların diğer ülkelere izinsiz satılmasını engelledi.
Aşının AB dışına satışı, üretimin yapıldığı ülkenin ve AB Komisyonunun izin vermesi halinde mümkün oluyordu. İzin alınması için şirketlerin AB'ye sağlamayı taahhüt ettiği miktardaki aşıyı teslim etmesi gerekiyordu.
Firmalardan yeterince aşı teslim alan AB, aşı tedarikinde yaşanan sorunların aşılmasıyla uygulamaya koyduğu ihracat izin mekanizmasını yıl sonunda yürürlükten kaldırmaya karar verdi.
Nüfusun yüzde 67,3'ü tam aşılandı
AB 19 Ocak’ta üye ülkelerdeki yetişkinlerin yüzde 70'inin yaza kadar en az bir doz aşı olması için hedef koydu, sonra süreci yaz sonuna uzattı. Haziran başında AB'de uygulanan aşı dozu sayısı 250 milyonu aştı, 27 Temmuz'da ise yüzde 70 hedefine ulaşıldığı açıklandı.
Yıl sonu itibarıyla AB'de nüfusun tümünün yüzde 67,3'ü tam aşılandı. Avrupa İlaç Ajansı (EMA), 2021'de AB ülkelerinde BioNTech-Pfizer'a ek olarak Moderna, AstraZeneca ve Johnson&Johnson ve Novavax firmalarınca üretilen aşıların kullanımına izin verdi.
ABD ile ilişkilerde aşamalı iyileşme çerçevesinde transatlantik ittifak güçlendirildi
AB, sene başında ABD'de pek çok konuda karşı karşıya geldiği Donald Trump döneminin bitmesini memnuniyetle karşıladı.
AB Dış İlişkiler Konseyi, 22 Şubat'ta, video konferans yoluyla ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile küresel, dış siyaset ile güvenlik politikaları alanında görüş alışverişinde bulunmuştu.
AB Konseyi Başkanı Michel, 25 Mart'ta AB liderleri arasında düzenlenen zirveye, ABD Başkanı Joe Biden'ı da davet etmişti.
Michel, “ABD Başkanı’nı gelecekteki iş birliğimiz hakkındaki görüşlerini paylaşması için toplantımıza katılmaya davet ettim. Transatlantik ittifakımızı yeniden inşa etme zamanı.” ifadelerini kullanmıştı.
Biden, böylece başkanlık koltuğuna oturmasından yaklaşık 2 ay sonra AB Liderler Zirvesi'ne video konferansla bağlanmış ve AB ile ABD arasındaki ilişkilerin yeniden canlandırılmasına bağlılığını dile getirmişti.
15 Haziran'da düzenlenen AB-ABD Zirvesinde iki aktör, Çin’e yaklaşımda istişare, Rusya’nın istikrarsızlaştıran davranışlarına karşı birlik başta olmak üzere Kovid-19, küresel ekonomik toparlanma, çevre, büyüme, ticaret, küresel ve bölgesel güvenlik konularında ortak duruş belirledi.
Afganistan ve AUKUS krizleri gölgesinde Stratejik Pusula arayışı arttı
AB’nin savunma ile güvenlik alanlarında NATO ve ABD'den bağımsız hareket edemeyişi nedeniyle Birlik içinde uzun süredir aralıklarla gündeme getirilen "özerk askeri güç" fikri, 2021'de daha çok tartışılır oldu.
AB, Haziran 2020'de "Stratejik Pusula" adı verilen operasyonel savunma rehberini hazırlamaya başlamış, ilk olarak tehdit analizleri yapılmıştı. Konu 2021’de ilk olarak 26 Şubat’ta AB liderlerinin savunma ve güvenlik konulu toplantısında ele alındı. Toplantıya NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in de katılması dikkati çekti. AB liderleri de Stratejik Pusula'nın "NATO'ya alternatif olmadığını" ve "ABD’nin yükünü paylaşmak anlamına geleceğini" sık sık dile getirdi.
ABD'nin ardından NATO'nun da Afganistan'dan çekilmesi ve Fransa'nın, ABD ile İngiltere tarafından denizaltı anlaşmasında devre dışı bırakılmasıyla cereyan eden AUKUS krizi ve yıl ortalarında “Belarus yönetiminden yönelen "hibrit" tehdit, AB içerisinde dikkatleri bir kez daha Stratejik Pusula'ya çevirdi.
5 bin kişiye kadar çıkabilen hızlı intikal kuvveti gibi unsurlar içeren Stratejik Pusula'nın Şubat 2022'deki AB Liderler Zirvesi'nde son halini alması planlanıyor.
Rusya ile ilişkilerde gerginlik tırmandı
2021, AB-Rusya ilişkileri, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Yüksek Politikası Josep Borrell'in 7 Şubat'ta tabir ettiği "yol ayrımı" düzeyine geldi.
Sene başında AB, Almanya'dan dönüşünde Moskova'da gözaltına alınan Rus muhalif Aleksey Navalnıy'ın derhal serbest bırakılması için Rusya'ya çağrıda bulundu.
Borrell'in Moskova ziyareti sırasında AB ülkelerinden 3 diplomatın sınır dışı edilmesi Belarus, Ukrayna, Gürcistan, Suriye, Libya gibi birçok konudaki anlaşmazlıklar, AB Dışişleri Bakanlarının 22 Şubat'ta, Blinken'ın da katılımıyla düzenlediği toplantıda Rusya’ya yaptırım kararı çıkmasıyla sonuçlandı.
19 Nisan'da AB, Rus ordusunun Ukrayna sınırıyla Kırım'daki askeri hareketliliği ve yığınağı nedeniyle Rusya'ya karşı Ukrayna ile tam dayanışma mesajı verirken, sene sonuna doğru Rusya'nın Ukrayna sınırı yakınındaki askeri yoğunlaşmasının artması, AB'nin tavrının sertleşmesine yol açtı.
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, 7 Aralık'ta Rusya'nın Ukrayna'ya karşı saldırgan eylemde bulunması halinde bu ülkeye sert yaptırımlar uygulayacakları tehdidinde bulunurken 13 Aralık'ta AB Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, "AB bakanlarının hepsi bugün şu konuda çok netti. Ukrayna'ya karşı herhangi bir saldırganlığın Rusya için siyasi sonuçları ve yüksek ekonomik bedeli olacaktır.” mesajını verdi.
Geri itmeler uluslararası basında geniş yer aldı
Başta Yunanistan olmak üzere bazı AB ülkelerinin sığınmacıları sınırlarından geri ittiklerine dair haberler, 2020 ve 2021'de birçok uluslararası basın kuruluşunda geniş şekilde yer aldı.
AB'nin yolsuzlukla mücadele ofisi, 12 Ocak'ta Birliğin Sınır Koruma Ajansı Frontex hakkında soruşturma açtı.
Mart başında AB Komisyonu, Yunanistan'ın çok sayıda sığınmacıyı Türkiye'ye geri itmesinin ardından, bu gibi olaylarda AB ülkelerinin Avrupa değerleri doğrultusunda hareket etmesi ve temel haklara saygı göstermesi gerektiğini bildirdi.
Son olarak Ekim 2021'de Alman Spiegel dergisi, Almanya Birinci Televizyon Kanalı ARD'nin Monitor programı, Fransız gazetesi Liberation, Sırp gazetesi Novosti ve RTL Hırvatistan Lighthouse Report, SRF Rundscha ve ARD Viyana ofisi gibi basın kuruluşları, Hırvatistan ve Yunanistan’da 8 aydan fazla süren araştırmalarını yayımladı.
Bu haberlerde, geri itmeler ve sığınmacılara uygulanan şiddet belgelendi ve geniş çapta ses getirdi.
Görüntüler ve ifadeler gibi kanıtlarla sunulan haberler üzerine AB Komisyonu, geçen hafta haberlerin "çok endişe verici" olduğunu belirtti.
AB Komisyonunun İçişlerinden Sorumlu Üyesi Ylva Johansson, Yunanistan'ı yasa dışı geri itmelere dair haberleri araştırmaya çağırdı. Johansson, temmuzda da Yunanistan'ın sığınmacıları denizden Türkiye'ye doğru yaşa dışı geri ittiğini kabul etmiş, bunun "temel Avrupa değerlerinin ihlali" olduğunu söylemişti. Johansson, ayrıca Yunan hükümetinin sınırlarına gelen göçmenleri yasa dışı şekilde sınır dışı etmeyi durdurması gerektiğini dile getirmişti.
Macaristan ve Polonya ile Hukukun Üstünlüğü tartışıldı
AB ile Polonya arasında 2021'de yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü ve ulusal yasaların AB hukukunun üstünde olup olmadığı gibi konularda anlaşmazlıklar yaşandı.
Polonya'nın yargıçlara yönelik disiplin mekanizmasının dışında Polonya Anayasa Mahkemesi'nin "ulusal yasaların bazı alanlarda AB hukukundan önce geldiğine" yönelik 8 Eylül’de aldığı karar, tartışma konusu oldu. Polonya hükümeti kararı savunurken AB kurumları, AB yasalarının ulusal yasalardan üstün olduğunu belirtti.
20 Temmuz'da Komisyon, Polonya ve Macaristan'da özellikle yargı bağımsızlığı gibi demokratik standartların aşındığını belirterek bu ülkelerin durumu düzeltmemesi halinde "yetkilerini kullanmaktan çekinmeyeceğini" bildirdi.
27 Ekim’de AB Adalet Divanı, Polonya'nın günlük 1 milyon avro para cezası ödemesine hükmederken AB, Polonya'ya verilecek fonları onaylamadı.
AB Adalet Divanı, 16 Kasım'da da Macaristan'ın "güvenli" sayılan üçüncü ülkelerden gelenlerin sığınma başvurularının reddedilmesine olanak veren ve sığınma başvurularına yardım sağlayanlara cezai yaptırım öngören yasalarının, AB hukukunu çiğnediğine karar verdi.
Belarus ile sığınmacı krizi yaşandı
AB, Belarus'ta Ağustos 2020'de yapılan seçimlere hile karıştırıldığı ve muhalefete baskı uygulandığı gerekçesiyle bu ülkeye yaptırımlar uyguluyordu.
Yunanistan'dan Litvanya'ya giden Ryanair'e ait uçağın 23 Mayıs'ta bomba ihbarı yapıldığı iddiasıyla Belarus hava sahasındayken acil iniş yapması üzerine başlayan gerginlik, AB’nin olaydan bir gün sonra yapılan AB Liderler Zirvesi'nde gelişmeyi kınaması ve 4 Haziran’da Belarus'a ait hava yolu şirketlerinin Avrupa hava sahası ile AB ülkelerindeki havalimanlarını kullanmasını yasaklama kararıyla sonuçlandı.
21 Haziran'da yaptırımlara çok sayıda devlet görevlisi ve iş insanının yanı sıra Cumhurbaşkanı Aleksandr Lukaşenko'nun oğlu da dahil edildi.
AB, yılın son aylarında Belarus yönetimini Irak gibi ülkelerden göçmenleri getirerek AB ülkeleri Polonya, Litvanya ve Letonya sınırlarına göndermek, "düzensiz göçü araç olarak kullanmak ve Birlik'i bu yolla istikrarsızlaştırmaya çalışmakla" suçladı.
Kasım ayında AB, göçmenleri kaynak ülkelerde durdurmak için hamleler yaptı ve bu amaçla çok sayıda ülkeyle temasa geçti.
2 Aralık Belarus'a komşu AB ülkelerine yasa dışı geçişleri kolaylaştıran faaliyetleri organize eden veya bunlara katkı sağlayan kişi ve kuruluşları da yaptırım listesine alan AB, binlerce Iraklının ülkesine geri dönmesini teşvik etti.
Kamu borcu arttı
AB ülkelerinde kamu borcunun gayrisafi yurt içi hasılaya (GSYH) oranı salgın tedbirleri nedeniyle 2021'de hızla arttı.
AB kurallarına göre, normal şartlarda üye ülkelerin kamu borçlarının da GSYH'lerinin yüzde 60'ını geçmemesi gerekiyordu. AB üyesi ülkeler, salgın nedeniyle geçen yıl söz konusu kuralları askıya alma kararı almış ve kamu harcamalarını yükseltmişti.
Bu durum 2021'de de devam etti. AB üyesi ülkelerin yardan fazlası kriterlerde belirlenen yüzde 60'lık kamu borcu oranını aştı.
Kamu borcunun GSYH'ye oranı son verilere göre Yunanistan'da yüzde 207,2, İtalya'da yüzde 156,3, Portekiz'de yüzde 135,4 İspanya'da yüzde 122,8 Fransa'da yüzde 114,6 ve Belçika'da yüzde 113,7'yi buldu.
Brexit kavgası devam etti
AB ile üyelikten ayrılan İngiltere arasında Kuzey İrlanda ve balıkçılık gibi Brexit kaynaklı önemli konularda ihtilaflar sürdü.
Brexit Ayrılık Anlaşması'nın bir parçası olarak imzalanan Kuzey İrlanda Protokolü, Birleşik Krallık'ın parçası olan Kuzey İrlanda ile AB üyesi İrlanda Cumhuriyeti arasındaki ticari ilişkileri düzenliyordu.
Protokole göre, Brexit'e rağmen Kuzey İrlanda, AB'nin gümrük kurallarına tabi olmaya devam ediyor. AB kuralları gereği Tek Pazar'a, dolayısıyla Kuzey İrlanda'ya İngiltere gibi artık AB üyesi olmayan bir ülkeden bazı ürünlerin doğrudan gönderimi sona ermesi anlamını taşıyordu.
Özellikle, Birleşik Krallık'tan Kuzey İrlanda'ya sosis, salam ve kıyma gibi gıda ürünlerinin ve ilaçların gidemeyecek olması İngiltere tarafında büyük rahatsızlığa neden oluyordu.
Londra, AB'den İrlanda protokolünün değiştirilmesini talep etti. Taraflar halen bu sorunların giderilmesi için müzakereler yürütüyor.
İngiltere Brexit nedeniyle Fransa ile de balıkçılık kaynaklı sıkıntılar yaşadı.
Özellikle İngiltere'ye bağlı Jersey Adası yönetimi, kendi kara sularında avlanmaya devam etmek isteyen Fransız balıkçı teknelerinden geçmişteki faaliyetlerine dair kanıt sunmalarını istemişti. Bu durum, İngiltere ve Fransa arasında gerilime neden oldu.
Balıkçılık hak ve kotalarına ilişkin anlaşmazlıkta Fransa ile İngiltere arasında yapılan görüşmelerde iki tarafı memnun eden bir uzlaşı sağlanamadı.
Paris, balıkçılık krizinde bir çözüm bulunmaması halinde misilleme önlemlerini hayata geçireceğini açıkladı. Ancak halen İngiltere, Fransa'nın talep ettiği sayıda tekneye izin vermedi.
Enflasyon zirve yaptı
Enflasyondaki artış eylül, ekim ve kasım aylarında da devam etti. Avro para birimini kullanan AB ülkelerinden meydana gelen Avro Bölgesi'nde kasım ayında enflasyon rekor kırdı.
Avro Bölgesi'nde, kasımda yıllık enflasyon yüzde 4,9'luk oranla son 25 yılın en yüksek seviyesine ulaştı.
Enflasyon, bu dönemde Almanya'da yüzde 6, Fransa'da yüzde 3,4, İspanya'da yüzde 5,5, İtalya'da yüzde 3,9, Hollanda'da yüzde 5,9 ve Belçika'da yüzde 7,1 seviyesinde belirlendi.
Enflasyondaki hızlı yükseliş ve genel fiyatlardaki artış Avrupalıları da rahatsız etmeye başladı.
Enerji krizi baş gösterdi
Avrupa'da özellikle sonbahar aylarıyla beraber doğal gaz ve elektrik gibi enerji ürünleri fiyatları hızla yükseldi.
Bu durum, kış aylarında yüksek faturalarla karşılaşan tüketicileri rahatsız etti.
Doğal gaz ihtiyacının yüzde 90'ını ithal eden AB ülkeleri enerji konusunda alınacak önlemler konusunda ortak tutum belirlemeye çalıştı.
Fransa, İspanya ve İtalya'nın başını çektiği bir grup ülke, AB doğal gaz ve elektrik piyasalarının güncellenmesini ve elektrik üretimindeki kaynak fiyatlarının ayrıştırılmasını istedi.
Enerji fiyatlarının gelecek yıl ortalama seviyelere dönmesini bekleyen Almanya, Avusturya ve Hollanda gibi ülkeler, artan enerji fiyatlarına karşı AB elektrik piyasasının revize edilmesine karşı çıktı.
Başını yine Fransa'nın çektiği 10 civarında ülke, nükleer enerji santrallerinin AB sürdürülebilir ve yeşil finansal yatırım sınıflandırmasında yer almasını talep etti.
Aralarında Polonya ve Macaristan'ın bulunduğu bir grup ülke de enerji fiyatlarındaki yükselişten AB'nin iklim dostu dönüşümünü sağlamayı hedefleyen Yeşil Mutabakat ile ilgili politikalarını sorumlu tuttu.
Bu gruplaşmalar sonucunda Brüksel'de yapılan AB Liderler Zirvesi'nde enerji konusunda ortak bir politika belirlenemedi.
İlginizi Çekebilir