EuroAcademic EASC ve European Neighbourhood Consil (Avrupa Komşuluk Konseyi) tarafından Avrupa Parlamentosunda düzenlenen etkinlikte bugünkü Avrupa Birliğinde göç durumundaki yeni eğilimler ve eğilimlerle uğraşan uzmanları ve uygulayıcıları bir araya getirdi.
İki bölüm halinde gerçekleşen Panelde çok katmanlı bir perspektiften başlayarak, konuşmacılar, yükümlülüklerin daha da paylaşılmasına ihtiyaç duyulduğunun daha iyi anlaşılması için göçün karmaşıklığını ve pratik politika etkilerini yerel, ulusal ve AB düzeyinde bir perspektiften açıklamaya çalıştılar.
Türkiye'nin AB Daimi Temsilcisi Büyükelçi Faruk Kaymakçı, AB Parlamentosu ALDE grubu milletvekili Necmi Ali, Avrupa Parlamentosu üyesi İlhan Kyuchyuk’un katılımlarıyla, AB-Türkiye Politika Ağı Direktörü jorge Jesus’ün moderatörlüğünde gerçekleşen panelde Avrupa Dış Eylem Servisi Türkiye Bölümü Başkanı Photis Bourloyannis- Tsangaridis, Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği (SGDD) Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak, Avrupa Komşuluk Konseyi Genel Müdürü Samuel Doveri Vesterbye, MR Partisi Kadın Kolları Başkan yardımcısı Latifa Ait Bala , ile EuroAcademic EASC başkanı Mustafa Ulusoy konuşmacı olarak katıldılar.
Tsangaridis: Türkiye 3,4 milyon mülteciye kuçak açtı
Avrupa Dış Eylem Servisi Türkiye Bölümü Başkanı Photis Bourloyannis- Tsangaridis ,AB-Türkiye sonuç bildirgesi hakkında bazı rakamlar vererek Göç ajansının 2015 krizinden sonra göç krizine ortak çözümler bulmak amacıyla kurulduğunu söyledi.Türkiye'nin Afrinde sürdürdüğü harekat ile ilgili olarak yeni bir göç dalgası olacağına dair bir beklebti olduğuna işaret eden Pérez,"Ancak bu mümkün değil,Türkiye bu konuda gerekli tüm tedbirleri almış durumdadır. Türkiye bugüne kadar,3 milyon 400bin mülteciye kuçak açmıştır.Bu çok önemli bir durum.Bu durum mbazen büyük şehirlerde gerginliklere sebep olabiliyor. Türkiye'nin bu operasyonu düzenlemekteki amacı Türkiye'deki Suriyeli göçmenlerin güvenli bir şekilde ülkelerine geri dönmelerini amaçlıyor.Göç alanında Türk yetkililerle bazı siyasi sorunlar olsa da çok başarılı bir işbirliği sürdürülüyor" dedi.
Kavlak: Göç'e İnsani Çözümler Gerekiyor
Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği (SGDD) Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak ise yaptığı sunumda kurumu hakkında ve Türkiyedeki göçmenler hakkında kısaca bilgiler verdi.
Kavlak'ın sunumundan satır başları şöyle.
Türkiye'de 3.5 milyon Suriyeli ve 400 bin Afgan olduğunu, dünya nüfusunun yüzde 20’sinin vatanlarından ayrıldıklarını, 65 bin kişinin bu göçlerde hayatını kaybettiklerini, 13 milyon insanın Suriye içinde insani yardıma muhtaç olduğunu, bir milyon çocuk okul çağında. 670 bini okula gidebiliyor ancak 20 bin Suriyeli Türkiye’de üniversiteye gidiyor. Türkiye’deki Suriyelilerin yüzde 20’si kadın ve çocuklardan oluşuyor.
Türkiye’de Suriyeli olmayan göçmenler de vardı. AB – Türkiye anlaşmasından sonra AB’ye giden mülteci sayısının azaldığı bildirildi ancak Suriyeli olmayanlardan Türkiye’ye gelenlerin sayısının da çok olduğunu. Bunların kayıtlarını yaptıklarını, 12.000 kişinin Suriyeli olmadığı ve Afgan ve Iraklı olduklarını belirttiler. 2015’te bu sayının 5.000 civarında olduğunu, 2018’de bu sayının belki de 100 bini bulabileceğini, kaçak geçişler için Karadeniz’in bile geçiş yolu haline geldiğini,
1555 göçmen Kıbrıs’tan Türkiye’ye geldi, 2018’de 70 kişi geldi, 12.000 kişi AB’ye yerleşti, hiç göçmen kabul etmeyen ülkeler oluğunu ve AB göçmen politikasından söz etmenin mümkün olmadığını, ev sahipliği yapan ülkeler ve göçmenler arasında yaşanan sorunların birkaç yıl içinde çözülemeyeceğini, Suriyelilerin Marmara’ya göç ettiklerini ve iç göç yaptıklarını, kendilerine karşı şiddet artarsa Türkiye’nin tavrı da değişecektir. Dublin sürecinin işlemez olduğunu ve güvenlik açısından bakış açısının yetmediği ve insani politikalar üretmek gerektiğini, sosyal gerginliklerin yönetilmesi gerektiğini söylemiştir.
Büyükelçi Kaymakçı: Türkiye AB'nin sınırlarını koruyor
Türkiye'nin AB Daimi Temsilcisi Büyükelçi Faruk Kaymakçı'da Türkiye ile AB arasaında imzalanan 18 Mart antlaşmasının en iyi anlaşma değil ancak yine de işleyen bir anlaşma olduğuna dikkatleri çektiği konuşmasında "Göç antlaşmasının işlemesi için AB dört önemli söz verdi.Türkiye’de Suriyeliler için açılan fonların gerisi verilmedi Türkiye bugüne kadar mültecilere TR30 milyar Euro harcamıştır.160 milyarlık bir bütçe var. Ancak AB tarafından 3 Milyar euro verilmesi ayrıntı gibi kalıyor" dedi.
Büyükelçi Kaymakçı, AB tarafından verilecek paranın göçmenlerin entegrasyonu ve geri dönüş için harcananacağını,AB’nin yeni bütçesinde belediyeleri de hesaba katması gerektiğin altını çizdi.
Türkiye'nin Suriyenin kuzeyinde Fırat Kalkanı ve Afrin harekatına da değinen Büyükelçi Kaymakçı, "Fırat Kalkanı ile 120.000 Suriyeli evlerine döndüler, YPG ve Kürt terör unsurlarından buralar temizlenmiştir. Türkiye’de 300 bin Suriyeli Kürt var. Zeytin Dalı operasyonu için Türkiye’ye müteşekkir olmalısınız, AB’nin sınırlarını koruyor ve yasa dışı göçle mücadele etmektedir."dedi.
Konuşmasında Kuzey Suriyede istikrar sağlandıkça tersine göçün başlayacağına vurgu yapan Büyükelçi Kaymakçı, Fırat Kalkanı Ve Zeytin Dalı Operasyonları sonrasında kurulan kamplara AB’nin de destek vermesinin göçmen sorununun çözümüne katkı sağlayacağını belirterek " Gümrük Birliği ve Vize Serbestisi konusunda biz de beklentimizi yinelemek İstiyoruz." dedi.
Samuel Doveri Vesterbye: Ortak bir Göç Politikasına ihtiyaç var
Panelin ikinci bölümünde konuşan Avrupa Komşuluk Konseyi Genel Müdürü Samuel Doveri Vesterbye," Gelişen teknoloji,iletişim ve kapasite nedeniyle göçmenlerin AB yi tercih etmelerinde önemli bir etkendir. Afganistan, Suriye, Irak, somali gibi ülkelerde yaşanan iç savaş olan ülkelerin vatandşaları göç etmek zorunda kalıyorlar. Avrupa Türkiye ve Ürdün gibi ülkeler olmadan göç politikasında başarılı olmaz" dedi.
Ab’nin yakın geleceğine en çok etki edecek konu olan Ap seçimlerine vurgu yapan Vesterbye," Ab vatandaşları göçe olumsuz bakıyorlar. Ortak bir göç politikasına İhtiyaç var. Önümüzdeki dönemde yapılacak AB seçimlerinde bir popülizm riski bulunuyor. Buna karşı AB’nin kampanyalar yapması gerektiğini düşünüyoruz. Belediyelere yönelik göçmen fonlarının entegrasyon için daha da genişletilmesi gerekmektedir. Buna Türkiye’de ve Avrupa’da göçmenlere yönelik üretilecek özel bir proje çağrısı yapılmalıdır." dedi.
MR Partisi Uluslararası başkan yardımcısı Latifa Ait Bala ise yaptığı konuşmada" Aslında bir göç krizi yok, Dublin ilkelerinden uzaklaşıldı. AB ülkeleri kendi değerlerinden uzaklaştı, AB’de radikal sağ insanları yanlış bilgilerle etkiliyorlar, ana akım politikacıların da ne yazık ki bu söylemlere prim veriyorlar. Belçika’ya bakılacak olursak son üç yılda 40bin göçmeni kabul etti, bunlar Suriye, Irak ve Afganistan’dan gelmektedirler. Belçika hükümeti önceki hükümetten daha fazla insan kabul etmiştir. Göç krizinde Türkiye, Libya ve Fas ile çok yakın çalışılıyor. Göç var olan bir gerçek , ancak daha insani bir boyut kazandırılması gereken bir yaklaşım sağlamalıyız." dedi.
Avrupa birliğine yeri geldiği zaman bazı mesajları ilk elden vermek gerektiğinin altını çizen EuroAcademic EASC başkanı Mustafa Ulusoy,Panelin sonunda katılımcılara hitaben yaptığı Türkçe konuşmasında" EuroAcademic'in onuncu yılını doldurduğu bir zamanda böyle bir panel düzenledik. Bu panel bizlere gösterdi ki; Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği geçikmiştir. Türkiye'nin yeri AB'ye tam üyeliktir. Biz EuroAcademic olarak on yıldır bunun altını çiziyoruz. Bugün burada dile getirilen aksaklıkların sebebi de Türkiye2nin AB'ye tam üye olmayışından kaynaklanmaktadır. Avrupa Kamuoyunda Türkiye'ye para gönderiliyormuşcasına,Türkiye'nin AB'ye şantaj yapıyormuşcasına bir algı var. Bu algının gerçek bir noktaya dayanmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. AB tarafından gönderilen yardımlar tamamen göçmenlerin saglık, barınma,eğitim, entegrasyon gibi hayati ihtiyaçlarına harcanmaktadır. Bu konuda AB yetkilileri bir iletişim startejisi geliştirip, Avrupa kamuoyu bu konuda detaylı bilgilendirilmelidir" diyerek katılımcılara teşekkür etti.
Haber&Fotoğraf: Şükrü Sağlam-BelTurkHaber
Yorum Yazın