BRÜKSEL (AA) - TUĞRUL ÇAM - Türkiye’nin NATO Daimi Temsilcisi Büyükelçi Levent Gümrükçü, NATO'nun 74 yıllık tarihinde Türkiye'nin ittifaka en fazla katkı yapan üyelerinden olduğunu, bugün Türkiye'nin Rusya ile uluslararası toplumun da yararına işbirliği yapabilen tek NATO üyesi olarak öne çıktığını, terörden en çok zarar görmüş ama terör örgütlerine en çok da zararı vermiş müttefik konumunda bulunduğunu söyledi.
Büyükelçi Gümrükçü, 4 Nisan 1949'da kurulan NATO’nun 74. kuruluş yıl dönümü vesilesiyle AA muhabirine verdiği röportajda, Türkiye ve NATO'nun birbirleri için önemini değerlendirdi.
Türkiye’nin NATO için önemini anlatırken “74 yılın geneline baktığımızda Türkiye, NATO’ya en fazla katkı yapan ülkelerden bir tanesidir.” diyen Gümrükçü, Soğuk Savaş döneminde Türkiye’nin Sovyetler Birliği ile sınıra sahip iki müttefik ülkeden biri olarak stratejik önemde bulunduğunu hatırlattı.
Gümrükçü, Soğuk Savaş’tan sonra NATO’nun kolektif savunmadan çok, alan dışı krizlere mukabele eden güvenlik örgütü gibi hareket etmeye başladığını, bu dönemde Bosna Hersek, Kosova ve Afganistan’daki gibi NATO operasyonlarına da Türkiye’nin en ciddi askeri ve siyasi katkıyı sunan müttefiklerin arasında olduğunu vurguladı.
NATO’nun geçen yıl kabul edilen "Stratejik Konsept Belgesi"nde Rusya ve terör tehdidine yer verildiğini anımsatan Gümrükçü, şunları söyledi:
“Bugün ittifak içinde Rusya ile konuşabilen ve Rusya ile belirli bazı alanlarda ortak bir anlayış geliştirerek uluslararası toplumun da yararına işbirliği yapabilen tek müttefik Türkiye. Bunun örneklerini Kafkaslar'da, Suriye’de, Libya’da görüyoruz. Keza, Ukrayna Savaşı sırasında da iki tarafla da iletişimini açık tutup henüz bir barış anlaşması olmasa bile, taraflar arasında ciddi güven artırıcı önlemleri hayata geçirebilen tek müttefik Türkiye’dir. Karadeniz Tahıl Anlaşması, esir değişimi veya nükleer santralin güvenliği gibi konularda oynadığımız önemli roller bunun somut örnekleri. Bu tutumumuzun Ukrayna’nın yanı sıra Avrupa-Atlantik güvenliğine ve NATO’ya da çok ciddi katkısının olduğunu söyleyebiliriz.
Terör örgütleri bağlamında da Genel Sekreter Jens Stoltenberg’in de hep söylediği gibi bugüne kadar terörden en çok zarar görmüş müttefik Türkiye’dir. Ama terörizme ve terör örgütlerine en fazla zarar vermiş müttefik de Türkiye’dir. Bugün sadece PKK ve onun Suriye’deki uzantıları YPG, PYD ile değil, DEAŞ, El Kaide veya Eş-Şebab olsun, dünyanın her yerinde terörle en kararlı ve aktif mücadeleyi veren müttefik Türkiye’dir.”
Gümrükçü, Türkiye’nin 74 yıl boyunca NATO’nun gündeminde yer alan tüm hususlarda çok öncelikli ve ayrıcalıklı bir rol oynamanın yanı sıra NATO’daki en büyük silahlı kuvvetlere sahip ikinci ülke olduğunu vurguladı.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin sadece sayısal anlamda değil, etrafındaki güvenlik durumundan dolayı gerçekleştirdiği ulusal harekatlar nedeniyle, operasyonel tecrübe bakımından da diğer müttefiklerin daha ötesinde bir kabiliyete ve üstünlüğe sahip olduğunun altını çizen Gümrükçü, Türk Silahlı Kuvvetlerinin askeri teçhizat ve yeteneklerine de değindi.
Gümrükçü, “Türkiye, son 15-20 yılda savunma sanayisinde geldiği aşama ile, askeri teçhizat ve savunma yeteneklerini önemli ölçüde kendisi üretebilen bir müttefik olmanın ayrıcalığına da sahip.” diye konuştu.
Türkiye’nin bugün kendi ürettikleri veya seneler içinde izlediği etkin tedarik programlarıyla ittifak bünyesinde askeri yetenekler açısından da en güçlü silahlı kuvvetlere sahip ülkelerden bir olduğunu kaydeden Gümrükçü, bu kapsamda silahlı insansız hava araçları, helikopterler ile havada yakıt ikmal ve keşif uçakları, zırhlı muharebe araçları, gemi ve radar sistemlerinin özellikle öne çıktığını, Türkiye’nin her alanda kendi yeteneklerini geliştirmeye devam ettiğini dile getirdi.
NATO’nun Türkiye için önemi
Gümrükçü, ittifakın Türkiye için önemini anlatırken de “İkinci Dünya Savaşı'ndan kısa süre sonra bugüne kadar tarihteki en başarılı ittifak olarak nitelendirebileceğimiz NATO’nun üyesi olmamız bize her şeyden önce topraklarımızın savunmasında çok büyük kazanım sağlamıştır.” ifadesini kullandı.
Türkiye’nin güçlü bir ülke olarak kendi savunması için ulusal düzeyde çok ciddi imkanlara sahip olduğunu vurgulayan Gümrükçü, bunun yanında NATO’nun kolektif savunma şemsiyesi altına girmenin hasım aktörleri caydırmada önemli etki yaptığını belirtti.
Gümrükçü, NATO’nun aynı zamanda müttefik silahlı kuvvetler için bir “okul” niteliğinde olduğunu, Türk Silahlı Kuvvetlerinin de diğer müttefiklerle beraber bu okuldan, başta ortak tatbikat ve eğitim programları olmak üzere önemli ölçüde yararlandığını, bugün taktik ve operasyonel anlayıştan kullanılan ekipman ve yeteneklerin standartlarına kadar birçok açıdan Türk Silahlı Kuvvetlerinin NATO üyeliğinin kendisine sağladığı imkanlar sayesinde gücüne güç kattığını söyledi.
NATO için güvenliğin bölünmez olduğunu ve ittifak topraklarındaki tüm gelişmelerin tüm üyeleri ilgilendirdiğini hatırlatan Gümrükçü, askeri gücü öne çıksa da özü itibarıyla siyasi bir örgüt olan NATO’nun Kuzey Amerika ve Avrupa ülkeleri için sadece askeri değil, siyasi olarak da istişarelerde bulundukları, güvenlik alanındaki tüm gelişmeleri birlikte takip ettikleri bir forum olduğunu ifade etti.
Gümrükçü, “Bu özelliğiyle NATO, transatlantik ilişkilerin temel platformudur. ABD ve Kanada ile Avrupalı müttefikleri bir araya getirebilen en kuvvetli ve en sonuç odaklı platform olması bakımından da NATO, Türkiye’ye seneler içinde görüş ve beklentilerimizi diğer üyelerle doğrudan, topluca ve müttefiklik ruhu içinde paylaşma imkanı sağlamıştır.” dedi.
Gümrükçü ayrıca NATO’nun Balkanlar, Orta Asya, Kafkaslar, Orta Doğu ve Kuzey Afrika gibi dünyanın birçok bölgesinde ortaklık ilişkileri bulunduğunu, Türkiye’nin tüm bu coğrafyalarla özel bağları bulunan bir müttefik olarak bu ortaklıkların geliştirilmesinde oynadığı rolle de öne çıktığını hatırlattı. Gümrükçü, NATO’nun Türkiye’ye bu ülkelerle ilişkilerini çok taraflı bir platformda çeşitlendirme ve derinleştirme imkanı sağladığını kaydetti.
İsveç, Finlandiya ve açık kapı politikası
Büyükelçi Gümrükçü, Türkiye’nin NATO’nun açık kapı politikasını her zaman desteklediğini, en son Finlandiya’nın üyeliğine onay vererek bunu bir kez daha gösterdiğini söyledi.
Finlandiya ve İsveç üyelik başvurusu yaptığında Türkiye’nin bu ülkelerin önce terörle mücadelede meşru endişeleri giderecek adımlar atmalarına duyulan ihtiyacı savunduğunu hatırlatan Gümrükçü, “Bu tutumumuzu o dönemde birçok ülke tam olarak anlayamadı ve Türkiye’nin çeşitli saiklerle ittifakın genişlemesine karşı olduğunu öne sürdüler. Bugün gelinen noktada durumun böyle olmadığını herhalde çok açık şekilde görmüşlerdir.” diye konuştu.
Gümrükçü, Türkiye, İsveç ve Finlandiya arasında Haziran 2022’de Madrid’deki NATO Zirvesi'nde imzalanan Üçlü Muhtıra çerçevesinde terörle mücadele bakımından gereken adımlar atıldığı zaman Türkiye’nin hemen bunun karşılığını yaptığını ve Finlandiya’nın üyeliğini onayladığını belirterek, şunları kaydetti:
"Türkiye’nin özellikle Soğuk Savaş sonrası dönemde açık kapı politikasına verdiği destek zaten ortadaydı. Biz Gürcistan’dan Ukrayna’ya kadar Avrupa-Atlantik coğrafyasında isteyen ve üyelik kriterlerini yerine getiren tüm ülkelerin üyeliğine her zaman olumlu yaklaştık. Bugün Finlandiya’nın üyeliğini onaylayarak bu tutumumuzu bir kez daha kanıtladığımızı düşünüyorum. İttifak içindeki genel anlayış da bu noktaya gelmiş durumda. Özellikle Finlandiya’nın üyeliğini onaylamamızla beraber bugüne kadar bizim bu konudaki tutumumuzu farklı şekillerde algılamaya ve algılatmaya çalışan çevrelerin argümanları tamamen ortadan kalktı diye düşünüyorum. Bu esasen İsveç için de önemli ve olumlu bir mesajdır. İsveç’e de diyoruz ki ‘Finlandiya Üçlü Mutabakatın gereklerini yerine getirdi, hemen verdiğimiz sözü tutarak üyeliklerini onayladık.’ Şimdi siz de ne zaman o noktaya gelirseniz aynı şeyi sizin için de yapacağız."
Yorum Yazın