Belçika'ya Göç Hikayeleri- Asiye KÖSE

Asiye GÖK(KÖSE) Brüksel
Emirdağ/Karacalar Köyü
Belçika'ya geliş 1968
Gözü kara, Anadolu insanın bilmediği topraklarda kurup, yeşertip, 4.kuşak olarak bizlere bıraktığı Gurbet eller artık bizim ve bizden sonra bu topraklarda doğacak çocuklarımızın yenivatanı. 2 çocuğunun elinden tutup gurbet yolculuğuna çıkan insanlarımızdan biriside Asiye Gök(Köse).
Eşinin 1965 yılında çıktığı Belçika yolculuğuna oda 1968 yılında 2 çocuğuyla katılmış. Bugün Türklerin Belçika'ya gelişinin 60.cı yılını kutladığımız bugünlerde kendisi 83 yaşında. Belçika'da yaşadığı ilk zamanları 'Çok gariplik çektik' diye ifade ediyor.
Gelin Asiye Köse'nin Belçika'da yaşadığı 56 yıllık hayat hikayesinden bir kesiti kendi ağzından dinleyelim.
Sizi tanıyabilirmiyiz?
Ben Asiye Köse, Emirdağ Karacalar köyü 1941 doğumluyum.
Belçika'ya ne zaman ve nasıl geldiniz?
Belçika'ya 1968 yılında gelmek üzere otobüsle önce İstanbul Sirkeci'ye kardeşim bizleri getirdi. Sonra uçağa binmek üzere havalimanına gittik. İstanbul'dan uçakla önce Almanya'nın Köln şehrine geldik,oradan Brüksel'e giden başka bir uçağa aktarma yaptılar. Yanımdaki iki çocuğumla Brüksel havalimanında dil bilmediğimiz için bizi polisler bekletti. Sonra eşim gelerek bizleri aldı ve evimize geldik.
Ev dediysem bizim bildiğimiz evlere hiç benzemiyordu. 2 odalı, içerisinde bir yatak, biraz eşya, küçük bir evdi. 4 kişiyiz evde su yok., Banyo yok, çocukları lehende yıkardım. Aşağı kattaki musluktan kova ile su getirip, yiyecek ve temizlikte kullanır, kirli suları yine kovaya koyup aşağı kattaki lavaboya dökerdik. İlk zamanlar çok gariplikler çektik
Eşim Sabah erkenden kalkıp işe gidiyordu. Evde ekmek yok, su yok, dil bilmiyorum . Geldiğim sokakta bizim gibi Türkiye'den gelen komuşularımız vardı. Onlar bize yardımcı oldular. Eşimde akşam üzeri işten elinde yiyeceklerle geldi. Daha sonra karabamız olan Necati Kubat beni ve çocuklarımı Belediye'ye (Comün)götürüp kayıt ettirdi.
Peki o zaman Türk bakkalı falan yok muydu, yiyecek içeceği nasıl temin ediyordunuz?
Türk bakkalı falan yoktu.Eşimin tatili olduğu günlerde Tren İstasyonun öbür tarafında bir Yunanlının dükkanı vardı. İhtiyaçlarımızı yaya olarak gidip oradan karşılardık. Aldıklarımızla 1 hafta idare ederdik. Hafta sonu ise eşim arkadaşları ile Midi pazarına gider,oradan aldığı horozu bir kartonun içerisine koyup eve getirirdi. Onu kesip, temizler yemeklerimizde kullanırdık. Buzdolabı olmadığı için fazla alamazdık, her hafta 1 horoz alınırdı. Bazende komşu kadınlarla birleşip, Belediye'nin oralardaki bir italyan dükkanına alış-verişe giderdik. aldıklarımızın isimlerini söyleyemediğimiz için elimizle işaretle gösterirdik.
Peki ilk geldikten sonra Belçika'da çalıştınız mı?
Belçika'ya ilk geldiğim zamanlarda çalışmadım. Üçüncü çocuğum Sait doğduktan 3-4 ay sonra görümüm beni 3 saat akşam işine aldırdı. İşe gittiğimin ilk günü çocuğa babası bakacaktı. Çocuk ağlayınca bir türlü susturamamış. Ben işten gelince çocuk büyüyünceye kadar beni bir daha işe göndermedi. Daha sonra çocuklar büyüyüp okuıla başlayınca bende işe başladım. Öyle öyle 26 sene temizlik işinde çalıştım.
Peki bu çalıştığınız zamanlarda bize anlatabileceğiniz bir hatıranız var mı sizce ilginç bir hatıranız var mı?
O çalıştığımız zamanlarda, aynı iş yerinde çalışan kadınlar birleşip yürüyerek işe hem sabah, hemde akşam gider, gelirdik. Otobüse falan bilmezdik. Paraya falan kıyamadığımızdan değil, nasıl bilet alınacağını, otobüse nasıl bineceğimizi, nerede binip, nerede ineceğimizi bilmiyorduk. Bir gün benim evimin karşısında 59 nolu otobüse binenleri görünce bende bindim, çalıştığım işyerinin yakında duruyordu. Diğer arkadaşlarada öğrettim, artık hepimiz işe otobüsle gidip gelmeye başladık.
Avrupa Birliği binalarının yanındaki bir bankanın temizliğinde çalıştım.İlk zamanlar dil bilmediğim için çok zorluklar,gariplik çektim. İşyerindeki Şef bana nasıl yapılacağını gösterdi zamanla bende yaparak alıştım
Belçika'ya geldiğiniz ilk zamanla şimdiyi bir kıyaslama yaparsak, aradan bir 60 yıllık bir mesafe geçti, yıl geçti. İlk geldiğiniz zamanla, şimdiki zaman arasında ne gibi bir fark var sizce?
Türkler Belçika'ya ilk geldiği zamanlarda evlerimizde banyo, duş,su,buzdolabı, çamaşır makinesi yoktu. Herkes geri döneceğiz diye yeni eşyada satın almıyordu. Zaman içerisinde Türkler evleri önce tamir ettiler, sonra evleri satın alarak temel ihtiyaç olan mutfak,banyo gibi tadilatları yaptılar. Evlere yeni eşyalar satın aldılar. İlk gelenler olarak bizler çok gariplik çektik. Bizim kadınlarımız çok gariplik çekti. Şimdi herkes rahat, dil biliyor, yol biliyor.Kimisi bankada, kimisi belediyede memur.
Belçika'da yaşayan Türklere göçün 60. yılında siz nasıl bir mesaj vermek istersiniz?
Öncelikle ilk nesilden gelenlerden hayat'ta olmayıp, ölenlerin yattığı yer nur olsun. Kalanlara da sağlık, selamet versin. Bizlere de Allah din, iman versin. Geleceğe de akıl fikir versin. Cenab -ı Mevla şaşırtmasın çoluğumuzu, çocuğumuzu. Geçlerimiz geldiği yeri unutmasın, bayrağımızı unutmasın. Okumak gibi yok. Dünya'nın tadı okumakmış, çocuklarımız okusun.
Röportaj-Video:Şükrü SAĞLAM- BRÜKSEL 24 Nisan 2024