Belçika'ya Göç Hikayeleri- Kadriye IRBIK

Kadriye İrbik – Brüksel / Emirdağ
Belçika’ya Geliş: 1972
Kadriye İrbik, Emirdağ doğumlu. Hayatını yıllardır Brüksel’de sürdüren Kadriye teyze, Belçika'ya göç eden ilk nesil kadınlardan biri. Eşi Belçika’da çalışırken, o dönemde 5 çocuğuyla Emirdağ'da yaşamını sürdürüyordu. 1972 yılında aile birleşimi kapsamında uçakla Namur’un Mazy köyüne yerleşti. Göçün zorluklarını, dil bilmeden ve yabancı bir ülkede sıfırdan bir hayat kurmanın ne demek olduğunu, tüm içtenliğiyle bizimle paylaştı.
Bize kendinizi tanıtır mısınız? Nerede ve ne zaman doğdunuz?
1944 doğumluyum. Emirdağlıyım. Bu Irbıkların Apık’ın kızıyım.
Belçika’ya ne zaman ve nasıl geldiniz?
1972 yılında, eşim daha önce buraya geldiği için aile birleşimi yoluyla çocuklarımla birlikte geldim. Uçakla geldik.
Belçika’ya ilk geldiğinizde adaptasyon süreciniz nasıldı? Emirdağ’daki hayatla buradaki hayat arasında ne gibi farklar vardı?
Çok zordu. 5 çocuğumla geldim. Kendim dil bilmiyordum, çocuklarım da bilmiyordu. Eşim biraz konuşabiliyordu ama o da çok az. Namur’un Mazy köyüne yerleştik. Köyde Türk komşum da yoktu. En büyük çocuğum 8 yaşındaydı. Belçika’da bir çocuğum daha dünyaya geldi.
Evde sadece kendi çocuklarıma değil, eşimin arkadaşları ve akrabalarına da bakıyordum. Herkes bizim evde kalıyordu. Ev işlerinden başımı kaldıramıyordum. Evimizin ihtiyaçları için eşime parayı avucuna verirdim, o da dükkana gidip avucunu açar, dükkân sahibi ne kadar lazımsa alır, gerisini çocuklarımla bana gönderirdi. Böyle böyle idare ettik, bugünlere geldik.
Belçika’da hiç çalıştınız mı?
Hayır, çalışmadım. Çocuklarım küçüktü, eşim de müsaade etmedi. Hep ev hanımı olarak yaşadım.
Türkiye'deki ailenizle o yıllarda nasıl iletişim kuruyordunuz? Vatan özlemi var mıydı?
Tabii ki vardı. Ayda bir postaneye gider, mektup atardık. Onlar da mektup gönderirdi. Mektubun cevabı 2-3 haftada gelirdi. Beklemek zordu.
Şimdiki teknolojiyle bu iletişim nasıl değişti?
Şimdi her şey çok kolay. Cebimizdeki telefonla istediğimiz an Türkiye’deki yakınlarımızla görüşebiliyoruz, hem de yüz yüze. O zamanla şimdi arasında çok fark var.
Belçika’daki yaşamınızda unutamadığınız bir anınız var mı?
Bir gün eşim çocukları dükkâna götürdü. Kadın satıcıya para gösterir, o da ne lazımsa onu alır, kalanı çocukların eline verirdi. Biz böyle alışveriş yapardık. Zor ama aynı zamanda ilginç günlerdi. Sonra çocuklarım büyüdü, dili öğrendi, her şey yavaş yavaş yoluna girdi.
Röportaj-Video: Şükrü SAĞLAM 24 Nisan 2024 Brüksel