Sevgi Dilenciliği Yapıyorum

Bülent Gardiyanoğlu:
'Kimse otuz yılda bozduğu hayatını iki günde düzeltmeye çalışmasın'
Hayatında yaşadığı iniş çıkışlar ve sıkıntılı dönemlerden sonra bunları neden yaşadığını araştırmak ve kendini bulmak için çeşitli kişisel gelişim eğitimleri alan, 2012 yılında ilk kitabı ‘Evrenin İlahi Dili-Uyanış’, 2013 yılında ‘2 Tam Bir Tek’ ve Haziran 2014 te çıkardığı ‘KADIN Olmayı Hatırlamak’ , 2015'te çıkardığı "Her Şey Hakikati Görmekle Başlar",2016 yılında "Mucize Şifa" , 2017 yılında "Her Güne Mesajın Var" ve 2018'de "Gönül Gözü" kitapları yazarı, 19 Mayıs Kıbrıs doğumlu Bülent Gardiyanoğlu ile Brüksel’de ‘DUSOD’ Bireysel Danışmanlık ve Profesyonel Koçluk Merkezi’nde bir Röportaj gerçekleştirdik.
Bülent Gardiyanoğlu kimdir? Kendinizi nasıl tanımlarsınız?
Uzun yıllardır hayatımda hep soru sorarım. Neden bu dünyadayız? Ne işimiz var? Bu dünyaya ne yapmaya geldik?
Ama bunlar hep yüzeysel sorulardı. Çünkü yoğun bir iş hayatım vardı.Her şey hayatımda çok yoğundu, zamanımın yetmediği bir dönemdi. Hem soruyu soruyorsun. Neden bu dünyadayım? Hem de gelen cevaba ayıracak vaktin yok.
Kendi iç dünyamda bu soruları sorarken iş hayatımda herşey yolundayken birşeyler ters gitmeye başladı. Dibe çakıldım. İşlerim ters gitmeye başlayınca sorduğum sorulara cevap vermeye vaktim oldu.
Yıllar sonra anladım ki sorduğum soruya vakit ayırmadığım için hayatımda bir çok şey ters gitti ki vakit ayırayım. Kendi hayatımdaki arızaları, iniş çıkışları, merak ettiğim soruların cevaplarını ararken kendimi kişisel gelişim denilen bir yolun içinde buldum. Samimi olmak gerekiyorsa ben bu yola sadece kendi ihtiyaçlarım için girdim.
Niye hayatımda tekrarlar var. Kişiler değişiyor ama olaylar aynı. Mekanlar değişiyor, sonuçlar aynı. Hayatımda hep bir tekrar var. Bu tekrarların içerisindeyken şaşırtıcı bir döngü var. En sonunda dedim ki hayatımda bir şey ters gidiyor. Sonra fark ettim ki hayatımda dört tane temel sınav var. Sağlık, Cesaret, Para ve ilişkiler.
Eskiden sadece bu dünyada Bülent'in derdi var. Bülent'in dışında herkesin keyfi yerinde. Sosyal Medyadan takip ediyorum insanları Selfi çeken herkes mutlu. Paylaşılan bütün foğtoğraflarda mutluluk ifadesi var. Bu dünyadaki tek mutsuz, şanssız, hayatı tekrara giren bir tek benmiyim diye düşünüyordum. Benim olaylara bakış açım kendimi hep haklı ve doğru görmem, insanların ise kötü, yanlış olduğunu düşünüp, suçluyu dışarda aramak benim hayatımdaki farkındalıklarımdan biri oldu. İkincisi insanları dinlerken ön yargılı dinlediğimi fark ettim. Eleştirerek dinlediğimi fark ettim. İçimden suçladığımı fark ettim ve her kimi içimden suçladıysam, her kimi içimden yargıladıysam döndüm baktım, bir sene ile üç yıl içerisinde aynısını ben yapmışım hayatımda.
Kendimi insanlara feda ettiğimi fark ettim, fedekarlığın başında da beklediğim ise ben kendimi feda edeceğim, insanlar beni taktir etsinlerdi. Bir baktım ki çok ta doğru bir yolda olmadığımı fark ettim.
Sevgi Dilenciliği Yapıyorum
Dilencilik yapıyordum, sevgi dilenciliği. Dünya hizmeti veriyorum.Dünyalık olmayan bir sevgiyi insanlardan dilenmeye çalışıyorum.Bu şekilde hayatım, ömrüm gitti, gitti, gitti. En sonunda geldim bir baktım ki hayatımın içinde çıkmazlar var. Kısır döngüler var. Mutlu değilim.İstediğim yerde değilim. Hep hayatımın içine kendim gibi insanları çekiyorum. Mutsuzsam mutsuz insanları çekiyorum. Sonra diyorum onlar başarılı ben neden başarılı değilim? Niye onlar mutlu de ben mutlu değilim, Niye onların istediği her şey varda benim istediklerim yok?cevabını en son kendi içimde buldum ve zihnimin içindeki kıtlık bilincini fark ettim. Zihnimin içindeki hak etmeme duygusunu fark ettim. Zihnimin içindeki değerli değilim duygusunu fark ettim. Her insan mutlu olmak ister, fakat insanların çoğuna mutluluk yaklaştığında bir tedirginlik yaşar.Mutlu olursa bir sevdiğini kaybedek hissine kapılır. Bizim toplumda hep derinlerde acı bedel var. Derinlerde hep mutsuzluk, çaresizlik, başarısızlık,yada yapamama duygusu hakim. Yüzeyde ise övünmede bir numarayız. Benim içimde az olsun benim olsun, fakir ama güvende olayım korkusu vardı. Bir şeyi başaracaksın, başarmamak benim için daha güvenliydi. Başarırsam el alem ne diyecek. Zamanında ben başarılı insanları kesin hile yapmıştırda başarmıştır, diye yargıladım. başarılı ve rahat içinde yaşayan insnaları hep kınadım eleştirdim ve suçladım. Sonra ne oldu? Başarı kapıyı çalınca dedim ki Bülent sende başarırsan onlar gibi olacaksın. Başarısız insanlar başarılı insanları etiketlemek için tetikte beklerler.Bende öyleydim. Şimdi hayatımda birşeyler iyiye doğru gidiyor, bu sefer el alame bana ne der diye korkmaya başladım. Ve döndüm kendi içimdeki iyiyi hak etmiyorsun.Sıkıntıda ol, darda ol ama güvende ol proğramını Annem'den Babam'dan yakaladığımı fark ettim. Anne ve Baba, Nene ve Dedemin kıtlık bilinci olduğunu fark ettim ki normaldir. Onların zamanındaki yaşam şartları kıtlık içlerinde idi. Şimdi bir ürünün kırk farklı çeşidi var. Kıtlık zihniyetinde olan bir Anne, Baba kıtlık zihniyetinde bir evlat yetiştirir. Biz ne diyoruz ben çektim, evladım çekmesin. Ben dar gördüm evladım dar görmesin deyip, Bu seferde çocuklara bolluğu açıp, onların arızasını artırıyoruz.
İşte kendi iç dünyamda bu tür olayları, sorguları, değiştirmeye başladım. Mükemmeliyetçiliği bıraktım. Bir numara olmak zorunda değilim, her halta maydonoz olmak zorunda da değilim. Herkesi rahat bıraktım ve sadece üretiyorum. Beni mutlu eden şeyler yapıyorum. Ben mutlu oldukça da etrafımdaki arkadaş grubum değişti.Hayatı sevenler gelmeye başladı. Eskiden ben hayatı sevmeyendim, arkadaşlarımda hayatı sevmeyenlerden oluşuyordu. Ben ne zaman hayatı sevmeye başladım, sevmeyenler başka sevmeyen buldu kendine sevenlerde beni buldu. Bende onları buldum.
Avrupa'nın bir çok ülkesinde ve Belçika'da konferanslara ve seminerlere geliyorsunuz? Seminerlerinize katılanların çoğunluğunu Kadınlar mı oluştuyor,
Aslında ençok biz erkeklerin ihtiyacı var buna, fakat bizde kendini geliştirmek racona terstir. Çok az erkek var hobisi olan, kendini geliştiren, sağlığına özen gösteren, sağlıklı beslelen. Erkeklerin ekseriyeti kadınlardan kısa yaşıyoruz ve kendimizi yok etme üstüne proğramlıyız. Anneden, Babadan ne gördüysek sittin sene öyle gidiyoruz, kendimizi geliştirmiyoruz. Bir kadın kocasına hadi gel, bir aile psikoloğuna gidelim dese, adamın vereceği cevap şudur: 'İçkim yok, kumarım yok,daha ne yapayım.' O yüzden bundan on yıl önce kişisel gelişim seminerlerine evet sadece bayanlar geliyordu, ama şimdi üçte bir oranında erkeklerde gelmeye başladı. Buda erkeklerin uyanışa geçtiğini, iç dünyalarını açmaya başladıklarını, hayatı sorgulamaya başladıklarını gösteriyor.
Erkekler değişime açık değiller
Benim ilkokuldan Liseye kadar tek saç modelim vardı.Liseden de bu güne kadar bir tek saç modelim var, ama bayanlar ayda bir saç modeli, saç rengi, tarz değiştiryor. Buda gösteriyorki biz erkekler değişime çok ta açık değiliz. Bir saç modeli, bir kıyafet modeli ile ömrümüz geçiyor. Biz ben böyleyim, benim huyum bu, ben bu yaştan sonra değişmem diyerek değişmeme konusunda direniyoruz, ama doğru olan şey değimeyen tek şey değişimdir. Bayanlar değişime, dönüşüme daha meraklılar. Bu sebepten dolayı ekseriyetle seminerlere bayanlar geliyor. Bizim uluslararası geçerli sertifika ile profesyonel yaşam koçluğu eğitimlerimiz var. Erkeklerden bu eğitimlere büyük bir rağbet var.
Yaşam Nefes Koçluğu Nedir? Nasıl uyguylanıyor?
İlişkilerimi mutlu yaşamak, hayatın sıradanlığından çıkabilmek, potansiyellerimi fark ederek hedeflerim doğrultusunda yol almak, Kendimi Keşfetmek! istiyorum diyenlere; Bizim kendi profesyonel tekniklerimiz var.Bunlar uzun ve teferruatlı çalışmalardır.Bu çalışmalardan sonra kişi hayatının neden tekrara girdiğini farkediyor. Bu çalışmalardan sonra kişi neden çocukları veya eşiyle tam olarak iletişim kuramadığını fark ediyor.Neden alıngan,kırılgan olduğunu, neden içine attığını ,neden mutlu olmadığını ufakl ufak fark etmeye başlıyor.ama bu bir günlük, haftalık bir eğitim değildir, bir süreçtir.Kimse otuz yılda bozduğu hayatını iki günde düzeltmeye çalışmasın. Farkındalık yakalayacak, cevaplar bulacak,ama o yıkılı inşaatı belki iki yılda, belki üç yılda düzeltecek. İnsanlara sabırlı olmaları gerektiğini, hayatlarındaki döngünün, geçmişteki yargıladıkları, kınadıkları,küçük gördükleri olayalardan dolayı hayatlarının tekrara giridiğini onlara tatlı tatlı anlatmaya çalışıyoruz, yaptığımız bu.
İnsnaların hayatlarında ne oldu, ne değişti ki huzuru bulmak için arayışa girdiler?
İnsanlar dibe vurduktan sonra hayatı sorgulamaya başlıyor.Yoksa herkesin bir güvence kalesi vardır. Garanti eş,garanti iş, garati çocuk, ve ben önümü göreyim isteriz.Eğer hayatın içerisinde belli konularda inat ediyorsak,yada sadece ben bilirim modundaysak, yada yeterince Allah'a yönelmediysek bir uyanış vakti bazı insanlara nasip oluyor.Ben kimi kınadıysam başıma geldi, kimi yargıladıysam aynısını yaptım, kimi küçük gördüysem ben aynı duruma düştüm.İnat ettiğim yerde de tükürdüğümü yaladım.Başıma gelmedik kalmadı. Bu sebepten dolayı artık inatçı,dik kafalı değilim. Son lafı hiiiiç söylemek zorunda değilim. Bir ortamda haklı çıkmak mı ? Mutlu olmakmı ? diye sorarsanız ekseriyeti mutlu olmayı seçerim. Süpermen olmaya gerek yok, insanlarla daha iyi diyaloğ kuruyorum. Bir işi yaparsam en iyisini yaparım. Önceden bu işin en iyisini yaptığımı insnalara göstermek isterdim.Şimdi göstermeye gerek yok, sadece iç dünyam iyi yaptığımı bilsin bana yeter.Takdir edilmeyede ihtiyacım yok.
Bugüne kadar kaç kitap yazdınız?
Açık söyleleyim ben yazar değilim, matematikçi bir adamım.Bilişimci, teknolojiye bayılan birisiyim. İki kelimeyi bir araya getiremezdim ama kendi arızalarımı bulmaya başlayınca,ve herkes sen hayatını nasıl dönüştürdün diye sormaya başladıkça kendimi anlatır buldum. Kitaplar yazdım ki insanlar okusun, bana gelmesin diye.
Türkiye'deki insanlar ile Avrupa'daki insnaların sıkıntıları aynımı?
Benzer yanları var, farklı yanları var.ama size komik bir şey söyleyeyim.Onbinden fazla seans yaptım. Türkiye'de yaptığım seanslarda herkes 'Keşke Avrupa'da olaydım, orada sosyal haklar çok daha iyi.' Avrupa'da binlerce seans yaptım. Buradaki insanlar da 'Keşke memleketimizde olaydık', orası çok daha rahat burada iyi değiliz diyorlar. Herkes bir başkasının hayatına özeniyor. Herkes bir başkasının ortamının kendisinin ortamından daha iyi olduğunu zannediyor. Allah seni bir yere koyduysa olabileceğin en iyi yerdesin arkadaş. O yüzden insnalara söylenme ve olduğun ortamı daha iyiye doğru dönüştür diyorum.
Röportaj :Şükrü Sağlam-Brüksel