Bu aralar her şeyden biraz uzak kaldım. Sebebi basit ama yorucuydu: yeni bir eve taşındım. Tam taşınmış olmasam da, bir yarım burada, birazı ise eşyaları depoladığım yerde. Kutu kutu eşyalar, bitmeyen yerleştirme/guzelleştirme/düzenleme işleri derken telefon elimde değil, bir köşede duruyor. Bilgisayarım zaten uzun bir zamandır unuttuğum bir kutunun içinde bekliyor. Böylece yazmakta bir kenara itilmiş gibiydi. En çokta ona üzülüyordum. Özlemiştim ekran başında ilk kelimeyi yazıp gerisinin akışını beklemeyi.
Taşınmak sadece eşyaları bir yerden başka bir yere götürmek değilmiş. İnsan alışkanlıklarını da topluyormuş, bazılarını geride bırakıyormuş farkına varmadan.
Eski evdeki düzene, seslere, hatıralara, manzaraya veda ederken; yeni evin hallerine alışmaya çalışmak baya zaman aldı. Belki de tam zamanlı burada yaşamaya başlamadığım için böyle hissediyordum. Bu süreçte ekrana bakacak ne zamanım vardı ne de isteğim kalmıştı.
Yoğunluk arasında sadeleştiğimi fark ettim. Dışarda neler kaçırdığımı değil, kolilerin arasından çıkan eski anıları düşündüm. Bir kutudan çıkan fotoğraf, bir kolide unutulmuş son bir kitap.
Yeni eve alışırken bir de şunu fark ettim: Hayat bazen bizi yavaşlatmak için sebepler buluyor. Taşınmak da bunlardan biri. Belki de bu yüzden her şeyden uzak kaldım. Ve galiba bu uzaklık, bana iyi geldi.
Ama bir taraftan da özlememek elde değil bazı eski alışkanlık ve arkadaşları. Yeni bir yılın eşiğinde, hayatımızda hep olmasını istediklerimizi sıralamamak olmazdı haliyle.
Sağlık, mutluluk ve huzur hep yoldaşımız olsun.
Nerkiz Şahin
Taşınmanın Sessizliği




















Yorum Yazın
Facebook Yorum