İSLAM DÜŞMANI DEWINTER İŞİNİ YAPIYOR, YA BİZLER ?

Sanırım 2011 yılıydı. Flaman bölgesinde, en büyük şehir olan Anvers’de bir panel yapılacağını söylediler. Panelin ismi” "De Islam in Vlaanderen. Vriend of vijand?" yani “İslam Flaman bölgesinde. <a href="http://www.belturkhaber.be/wp-content/uploads/2014/09/tekindeniz.jpg"><img class="alignright size-medium wp-image-161" src=http://www.belturkhaber.be/wp-content/uploads/2014/09/tekindeniz.jpg alt="tekindeniz" width=300 height=204 /></a>Arkadaş ya da düşman?”
Biz de flaman bölgesinden gönüllülerle o panele katılanlara “WIJ ZIJN MOSLIMS-BİZLER MÜSLÜMANLARIZ” kitabından hediye etmek için kolları sıvadık. Yaklaşık 450 kitabı, salonun ortada bulunan girişine izin alarak yerleştirip paneli izlemeye başladık.
Panelin moderatörlüğünü De Standaard gazetesinden Bart BRINCKMAN yapıyordu. Katılımcılar ise, bir tarafta ırkçı parti başkanı Filip DEWINTER, İslam karşıtı yazar WIM VAN ROOY, diğer cenahtan ise; Türk kökenli siyasetçi ve avukat Ergun Top ve SHARIA4BELGIUM’un liderliğini yapan Fouad BELKACEM vardı.
Panel başlarken salon tıklım tıklım doluydu. Salonun bir kısmında Belkacem ve 30-35 civarı arkadaşları, arka kısmında ise vücutları döğmeli, dazlak tipli ırkçılar bulunuyordu. Salonun geri kalan kısmı ise tamamen iyi giyimli Flamanlardan oluşuyordu.
Panelin isminden de anlaşılacağı gibi, yine bir şeylerin kaşınacağı, İslam ve Müslümanlar hakkında önyargı ve hakaret dolu mesajları verileceği aşikardı. Medya da ilk baştan sanki sözleşmişcesine Belkacem ve arkadaşlarının en ufak tavırlarını olumsuz olarak yansıtabilmek için birbirleriyle yarış ediyorlardı.
Düşünebiliyor musunuz, İslam’ı anlatmak ve savunmak için Belkacem gibi birinin seçilmesinin ne kadar maksatlı olduğunu. Oysa, İslamî yüksek eğitim almış, Flamancayı en ileri seviyede konuşabilen, kültürlü nice başka tercihler varken… Tabi, maksat başka olunca Belkacem ve arkadaşları onların ekmeğine yağ sürmüş gibi oldular. Ergun Top ise bayağı gayret gösterdi.. Elinden geldiğince anlatmaya çalıştı.
Dewinter ve Van Rooy var güçlerince İslama saldırmak hususunda gayret gösteriyorlardı. Bir ara öyle bir an geldi ki, hani iplerin koptuğu son an olur ya.. Kur’an’ı eline aldı ve şöyle dedi:
“İşte, dünyadaki bütün huzursuzlukların, pisliklerin ve kavgaların kaynağı bu kitap!” (HAŞA!)
Salon buz gibi oldu birden. Önde bulunanlar ayağa kalmaya, ırkçılar homurdanmaya başlarken, ortalık karışma anında, araya iyi organize olmuş sivil polisler girdi ve olay sakinleşti.
Panel bitiminde, getirdiğimiz bütün kitapları gelenlere dağıttık. Hatta Dewinter: “Bu kitap bana posta ile geldi ve okudum. Ama bir tane daha alabilirim.“ diyerek bir kitap daha aldı. Tuhaf bir şey ama arkada homurdanan ırkçılar bile suratını asarak kitabı aldılar ve mutlaka okuyacaklarını söylediler. Belki de, güya düşman (!) bildikleri İslam’ı tanımak istiyorlardı, kimbilir.
Bu gibi kişiler bir çok ülkede İslam’a hakaret etmek için var güçlerini sarfediyorlar. Maksat, Avrupa’da hızla yükselen İslam’ın önüne bir set koyabilmek. Yani demem o ki, Dewinter ve onun zihniyetinde olanlar görevlerini yapıyorlar. Peki ya biz Müslümanlar?
Victor Hugo’nun dediği gibi:”Bana yağmuru anlatma, Yağ!”
Şimdi kaliteli çalışmalar yaparak en güzel cevapları verme zamanı. Konuşma zamanı değil…