İmam-Hatip Lisesindeyken felsefe hocamız, başörtü takan kadınların özgür olmadığını söyleyince ona itiraz etmiştim : Yani mini etek giyen bayan çağdaş olacak, kendi iradesiyle başörtü takan biri özgür olamayacak öyle mi?
Bir dönem, Türkiye’de başörtülü bayanlar ağızlarına kadın haklarını sakız eden, İslam ve kadın düşmanlarının nice baskılarına hakaretlerine maruz kalmışlardı. Nice bayanların hayatlarını kararttılar. Kadınlara özgürlük diye bağırıyorlar, Müslüman Türk kadınının kimliğini silmek için nice sinsi oyunlar oynuyorlardı. Ama başaramadılar. İslam düşmanlığı adına şu anda dünyada kadın konusu hala güncel bir malzeme olarak kullanılmaya devam ediliyor. Gerçekleri ortaya koymak, anlatmak ise herkesin görevi olmasına rağmen yüzyıllık cehaletler yüzünden bugünkü durumları yaşıyoruz.
İnsani değerlerin azaldığı günümüzde anneler günü, babalar günü gibi "Dünya kadınlar günü" de bir tuhaf gün. Yılın 365 günü içinde sadece bir gün anneleri, babaları, kadınları hatırlamak, gündeme getirmek, ön plana çıkarmak biraz yapmacık sanki. Kadınlar günü kutlamalarında kendini bulan ne kadar kadın var acaba..
Bir özeleştiri yapacak olursak, erkekler olarak kadınlara gerektiği gibi davranamıyoruz. Sanırım bu işin sosyal, ahlaki ve dini boyutunda bilgi eksikliğinden kaynaklanan iletişim sorunları var.
Kadınların toplumda hak etmedikleri bir konumda olmadıkları bir gerçek. Kimileri acımasızca sömürmeye, kimileri bir meta gibi görmeye, kimileri de özgürlük adına ezmeye çalışıyor kadınları. Reklam aracı olarak, kadını ön plana çıkaranlara, onurunu zedeleyenlere, (güya) kadın haklarını savunanların sessiz kalmalarını hep merak etmişimdir.
Modern anlayışın getirdiği özgür kadın hakları, feminist akımlar, modanın en çağdaş şekilleri, kanunlar, ekonomik bağımsızlık, kadına gerçek huzuru ve mutluluğu sağlayamıyor. Tuzu kuru olan belirli bir kesim haricinde hayatın her safhasında yorucu bir maratonun, bir koşuşturmacanın içinde mücadele ediyor kadın. Kadın hakları deyip, kadınları modern köleler haline getiren her türlü anlayışla mücadele etmeliyiz. Cebi dolu olmak, güzel elbiseler giymek, güzel evlerde oturmak ne kadını ne de erkeği mutlu etmiyor. Aslında kadının aile içindeki rolünü değiştirerek, aileyi yıkmayı, toplumları istedikleri gibi şekillendirmek isteyenleri deşifre etmek gerek.
Yıllardır inancından uzaklaştırılan, örfünden, ananelerinden koparılan kadınlarımız malesef televizyon dizileriyle, medya yönlendirmeleriyle farklı bir noktaya doğru koşuyor. Ana olmayı kadına bir aşağılanma olarak lanse edenleri reddediyorum.
Kadına "önce insan" gözüyle bakmak gerekiyor.
İnsani değerlerin kaynağı kadın. Hayatı öğreten yine kadın.
Toplumu doğuran, yoğuran kadınlar her türlü saygınlığı hakediyor.
Sanırım adalet gözlüğüyle bakıp, merhamet ve saygı elbisesini giymeden bu işi tam manasıyla kavrayamayacağız.
Kadını ve erkeği, imtihan için yaratıp, sorumluluklar yükleyen Allah'a inanıyoruz biz çünkü...
Yorum Yazın
Facebook Yorum