İnsanlık tarihi boyunca kitlelere ulaşmanın yolları sürekli değişti, gelişti, dönüştü. Çok eskiden şehir meydanlarında çığırtkanların yüksek sesle duyurduğu haberler, halkın gündemini belirlerdi. Sonra sahneye tellallar çıktı; pazar yerlerinde, köy meydanlarında kuralları, kararları ve kampanyaları halka aktaran bu kişiler, adeta dönemin “canlı reklam panoları”ydı.
Zaman ilerledikçe teknoloji de gelişti. At arabalarının üzerine konulan tenekeden yapılmış borularla yapılan anonslar, 20. yüzyılın ilk yarısında kamusal duyuruların başlıca aracına dönüştü. 1960’lardan itibaren ise belediye hoparlörleri devreye girdi. O dönemin çocukları bilir: öğlen saatlerinde mahalle aralarında yankılanan “dikkat dikkat” ile başlayan anonslar, hem bir merak hem de günlük hayatın ayrılmaz bir parçasıydı.
Sonra medya devreye girdi. Gazeteler, radyolar ve ardından televizyon… Her biri kendi döneminde reklamcılığa yeni bir soluk getirdi. Görüntüyle, sesle, sloganlarla yapılan tanıtımlar markaları sadece tanıtmakla kalmadı, toplumun hafızasına da kazıdı. “Televizyon reklamı görmeyen kalmadı” dönemleri, tüketim kültürünün de şekillendiği yıllardı.
Ve günümüz… Artık internet çağındayız. Dijital platformlar sayesinde reklamcılık sınır tanımıyor. Sosyal medya, arama motorları, dijital içerik üreticileri, hedefleme algoritmaları… Reklam artık sadece bir görsel ya da bir anons değil; kişiselleştirilmiş bir deneyim. Siz farkında olmadan ilgi alanlarınıza, yaşınıza, hatta ruh halinize uygun içerikler önünüze düşüyor.
Bugün sokaklarda da farklı bir manzara var. Dev LED ekranlar, dijital panolar ve araçların üzerine monte edilen gezici ekranlarla şehirler adeta canlı bir reklam galerisine dönüşmüş durumda. Işıkların, renklerin ve hareketli görsellerin cazibesi, modern insanın dikkatini anında yakalıyor. Artık yalnızca caddeler değil; alışveriş merkezlerinde tuvalet kapılarında, berber aynalarının yerini alan ekranlarda, otobüslerin, tramvayların ve metro trenlerinin içinde, hatta metro merdivenlerinde bile LED ekranlar üzerinden sayısız ürünün reklamı yapılıyor. Kent hayatının her adımı, dijital reklamcılığın bir parçası haline gelmiş durumda.
Kısacası, reklamcılık dün olduğu gibi bugün de toplumun aynası. Ancak artık sadece bir şeyleri “duyurmak” değil, aynı zamanda “hikâye anlatmak”, “algı yönetmek” ve “deneyim yaşatmak” üzerine kurulu. Geçmişin tellalları yerini algoritmalara bırakmış olabilir, ama amaç aynı: insanı etkilemek, yönlendirmek, ikna etmek.
Belki de geleceğin reklamcılığı sanal gerçeklik gözlüklerinden ya da yapay zekâ destekli kişisel asistanlardan bize seslenecek. Ama bir gerçek hiç değişmeyecek: Reklam, çağın dilini konuşmaya devam edecek.
Şükrü Sağlam 27 Eylül 2025
Yorum Yazın
Facebook Yorum