Hırsızlığa alışmış adamın biri, bir gece bir duvarın dibini delmekteydi. Hasta ev sahibi, geceyarısı yavaş yavaş bir tıkırtı duydu. Evin damına çıkıp aşağıya eğildi.
Hırsızı görünce seslendi:
“Ne yapıyorsun? Hayırdır, inşallah gece yarısı ne ediyorsun kimsin?”
Hırsız: “Davulcuyum azizim.”
Adam: “Peki, burada ne yapıyorsun?”
Hırsız: “Davul çalıyorum.”
Adam: “Be adam, davulun sesi hani?”
Hırsız: “Dur hele, yarın duyarsın. Eyvahlar olsun! dediğin zaman kulağına dank eder!”
31 Ocak 2016, yani yılbaşı gecesi Reina gece kulübünde gerçekleşen terör saldırısı sonucu 39 insanımız hayatını kaybetti. Bu saldırıda yaşamını yitirenlerden bir tanesi de Belçika’nın Houthalen kasabasında yaşayan Mehmet Kerim Akyıl’dı.
Yılbaşı gecesi İstanbul Ortaköy’deki gece kulübü Reina’ya düzenlenen saldırıda yaşamını yitiren Mehmet Kerim Akyıl ile ilgili olarak sosyal medya üzerinden yapılan bazı yorumlarda, “Müslümanlar, Müslümanları öldürüyor ne güzel”, “39 kişiden daha kurtulduk”, “Belçika’da bir kara kafalı daha azaldı” gibi insani olmayan ırkçı yorumlar yapılması yaşadığımız ülke vatandaşlarının bizlere bakış açısını gösteriyor.
Yukarıda anlatılan kıssada dikkatleri çekilen “davulun sesi” Akyıl üzerinden Belçikalı Türkler aşağılanmaya kalkışılmıştır.
Evlat acısını en derinden yaşayan acılı baba Ali Akyıl vakur ve onurlu duruşu ile bu yorumları yapanların “zavallı ve ne yaptıklarını bilmeyen” kişiler olduklarını vurgulayarak, “Oğlum da ben de bu ülkenin bir parçasıyız. O yüzden oğlum buraya defnedilecek” demesi Belçikalı Türkleri en iyi şekilde temsil ederek ırkçılara gereken dersi vermiştir.
İnsanlar çok yakın çevresinde gerçekleşmiyorsa ya da kendi başına gelmiyorsa, altından kalkması zor bir durumu basite alabilir, küçümseyebilir. Ben olsam altından kalkardım diyebilir. Ancak insan başına gelmeden kötü ya da zor durumda kalmadan durumun zorluğunu ve ehemmiyetini anlamaz. “Davulun sesi uzaktan hoş gelir” atasözü de bu durumlar için söylenmiş bir sözdür. İnsan içinde bulunduğu ve kendi başına geldiği zaman aslında durumun dışarıdan gözüktüğü kadar kolay olmadığını anlayabilir.
Daha geçen yıl 22 Mart tarihinde Brüksel havalimanı ve metrosunda bombalar patlamamış mıydı? Elli yıldır Belçika’da birlikte yaşadığımız insanların acılarını biz yüreklerimizde en derinden hissetmemiş miydik, hep birlikte Bours Meydanı’na beyaz karanfiller bırakıp, terörü birlikte lanetlememiş miydik? Bu neyin kini! Neyin öfkesiydi?
Yukarıdaki kıssadan hisseden çıkartacağımız ders: iki yüzlü politikacıların ve onların destekçilerinin ırkçı söylemleri ve davranışlarına, sinsi ve derinden uygulamaya koydukları ırkçı politikalarına rağmen; bizlere düşen Belçikalı Türk kimliğimizden, inancımızdan, kültürümüzden taviz vermeden, uhuletli ve suhuletli davranıp, yaşadığımız toplumla birlik ve dayanışma içerisinde her türlü teröre ve onun destekçilerine birlikte karşı koymalıyız ki, yarın geç olmasın.
(Şükrü Sağlam’ın Kuzey Gazetesi Şubat 2017 sayısı için kaleme aldığı yazısıdır…)
Yorum Yazın
Facebook Yorum