Tüm işlerimizde olduğu gibi etkin lobicilik ve diaspora gücümüzün eksikliği Brüksel’de düzenlenen son miting ile bir kere daha kabak gibi ortaya çıktı. Her haklı olduğumuz davada ya da suçlandığımız olaylarda milletin Türk bayrakları ile sokaklara dökülmesi için yapılan çağrı ve mahalle baskılarının yanı sıra, buralardaki sorunlarımızı çözmek için seçtiğimiz politikacılarımızı illaki Türkiye’deki siyasetin içine çekme gayretleri uyuyan devi bir türlü harekete geçiremiyor. Bir kısır döngü içerisinde debelenip duruyoruz.
Düzenlediğimiz yürüyüşlere, düğünlere, cenazelerimize gelmeyen siyasetçilere oy vermeyelim, hedef tahtası haline getirelim. Gelenleri baş tacı edelim!
Bu mantıkla daha nerelere kadar gideceğiz?
İçinde bulunduğu toplumun sorunlarını içinde bulunduğu meclis toplantılarında dile getirmeyen, bir tek önerge dahi veremeyen, ama Türkiye’deki genel siyaseti çok iyi bilen, hatta kendi dünya görüşüne ters düşen hükümete dahi akıl vermeye kalkan siyasetçilerimizi avuçlarımız patlayasıya alkışlayalım.
İçerisinde elli yıldır yaşadığımız Belçika’nın sosyal, ekonomik ve kültürel sorunlarının yanı sıra uğradığımız İslamifobia, ırkçılık, sorunlarımızı Türkiye’ye yönelik siyasi fikirlerimiz ve Türkiye’deki siyasetçiler çözemez. Her ne kadar her insanın fikriyatına ve düşüncesine saygımız olsa da bu fikirler Belçikalı Türklerin dertlerine ne kadar çare oluyor.
Lobiciliği boş sokaklarda slogan atmak, yürüyüş düzenlemek zanneden liyakatsız, partili militan yöneticilerin yerine; kendisini her konuda yetiştirmiş, kabiliyetli gençlerimizi yetiştirmeye ne zaman başlayacağız? Yaşadığımız ülkenin içindeki kendi sorunlarımıza çare üretmeleri için seçip meclislere gönderdiğimiz siyasetçilerimizin görevinin bizleri işe aldırmak, mitinglerimize, düğünlerimize, cenazelerimize katılmak olmadığını ne zaman öğreneceğiz? Binlerce yıllık kadim bir medeniyetin çocukları bu kadar mı aciz, bu kadar mı sahipsiz bu topraklarda!
Rahmetli eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in bir sözünü hiç unutmam: “Yollar yürümekle aşınmaz.”
Yollar yürümekle aşınmaz ama; boş AB binalarının önünde toplumun tamamını temsil etmeyen mitingler yapmakla da sorunlarımız maalesef çözülmez. Belçikalı Türkler artık Don Kişotluk yapmaktan usandı.
Karar verme süreçlerini etkilemek ve yönlendirme stratejileri geliştirip, lobiciliği etkin ve güçlü bir şekilde yapma zamanınız geldi de geçiyor. Sokaklarda bağırıp, çağırmakla siyasi iradenin fikrini ya da alacağı kararları değiştiremediğimizi elli yıldır hâlâ anlayamadık mı?
Çözüm mü?
Çözüm, Belçika’da liyakatsız, şöhret ve protokol sevdalısı çapsız adamların yerine etkin lobicilik yapacak, bilgili, görgülü, kültürlü gençleri karar mekanizmalarının başına getirmekten, yetiştirmekten geçiyor.
(Şükrü Sağlam’ın Kuzey Gazetesi Aralık 2016 sayısı için kaleme aldığı yazısıdır…)
Yorum Yazın
Facebook Yorum